MANİFESTOMDUR


Ben Ali Eğemen. 1990 Mülkiye mezunu.  Yeminli mali müşavir. Referans Yeminli Mali Müşavirlik A.Ş ortağı. Ankara Siyasallılar Vakfı kurucularından. 2001 yılından beri Yeni Şafak Gazetesi’nin 1372 numaralı abonesi. Hayatının hiç bir döneminde FETÖ’cü olmayan, öğrenciliğinden beri milli görüş çizgisinde politik duruş sergilemiş, geçmişte zor şartlarda eğitimlerini tamamlayan birisi olarak FETÖ’nün cemaat olarak anıldığı zaman kesiti içerisinde toplumun önde gelen diğer insanları gibi üniversite yönetiminde yer almış, ancak rahatsız olduğu somut bazı olaylar nedeni ile  17/25 Aralık sürecinden çok önce ağır eleştirilerde bulunarak bu yapıyla ilgili tüm iletişimini kesmiş ve 2014 yılında üniversite yönetiminden de resmi olarak ayrılmış birisiyim. Tüm bu anlattıklarım 15 yıllık HTS kayıtları, mesaj trafiği, mail ve resmi kayıtlar ile sabittir.
Hal böyle olmakla beraber; 22 Mayıs 2015 tarihinden bu güne kadar işyerimiz 4, evim 2 kez arandı ve 2015 yılında hakkımda Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Gerek kollukta gerekse Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde hakkımdaki tüm iddiaları içtenlikle cevapladım. Yurtdışı çıkış yasağı dâhil tüm adli kontrol tedbirleri kaldırıldı. Ancak görülmekte olan davayla ilişkili bir konu gerekçe gösterilerek, ifademe dahi başvurulmadan 3 Ağustos 2016’da gözaltına alındım ve tutuklandım.  Bir dava görülürken ve aleyhte hiçbir yeni delil yokken, ayrı bir iddianame, savcılık talebi, Sulh Ceza Hakimliği kararıyla tutuklanma prosedürü işletilmesinin hukuki yorumlamasını işin erbaplarına bırakıyorum. Tutuklanmamın akabinde, gizlilik kararına rağmen özellikle Konya orjinli bazı internet sitelerinde şahsımla ve denetim şirketimizle ilgili çıkan haberlerin içeriklerinden, görünmez bir elin (muhtemelen kripto bir elin) bizi gündemde tutmak için organize olduklarını anlamak zor olmadı. Nitekim geçmişte husumet yaşadığımız bir insanın, mesleki hasetliğin zirve yaptığı birkaç muhteris insanı organize ederek kurduğu kumpas; hakkımda söylenenlerin akla ziyan hususlar oluşu ve aksinin kolayca ispat edilebilir olması sayesinde çöktü ve 4 aya yakın tutuklu kaldıktan sonra tahliye oldum.
Kaderin ne garip cilvesidir ki; çok eskiden beri bize karşı husumet besleyen Nusret Argun, bu kumpası organize etmek için mesleki muhterislikleri herkesçe malum, Ak Parti ve Millî Görüş misyonuna, ülkemizin Başbakan ve Cumhurbaşkanlarına her daim ve her ortamda küfür ve hakaret etmeyi kendisine ‘özel misyon’ edinmiş kişileri  (sosyal medya hesaplarında yüzlerce örneği var) seçmişti. Nusret Argun’un FETÖ okullarında okuyan oğlunun Pensilvanya’ya özel olarak götürüldüğü, FETÖ ele başının elini öptüğü, babası Nusret Argun’a hediye ettiği saati aldığı, kendi el yazısı ürünü olan mektup ile belgelendi. Bu husus Devletin resmi kurumlarının bilgisine intikal etmiş bir konu olarak yerini aldı.
Tahliye edilişimin ardından Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2015/312 E. Sayılı dosyasında FETÖ/PDY silahlı terör örgütünü yönetme/üye olma suçlamasından yapılan yargılama, üç yıl kadar sürdü.
Sonuçta Mahkemenin (2018/209 K. Sayılı ve 09.08.2018 tarihli) kararı ile FETÖ üyeliği/yöneticiliği suçlamalarından beraat ettim. Tutuklanmama suni gerekçeoluşturulan suçtan kaynaklanan malvarlığının aklanmasına yönelik açılan ikinci davada ise en yüksek yargı organı Yargıtay 16. Ceza Dairesi (2018/1424 E-2018/3982 K. ve 09.11.2018 tarihli) ;
suçun unsurlarının hiçbir şekilde oluşmadığına
ve suç unsurları oluşmadan böyle bir dava açılamayacağına,
bu iddianamenin kabul edilmemesi gerektiğine  kesin olarak karar verdi.
Yargıtay’ın suç unsurlarının oluşmadığı ve böyle bir dava açılamayacağına ilişkin nihai kararından sonra hakkımızda husumet ve mesleki kıskançlıkla akla ziyan iftiralarda bulunanların altından kalkamayacakları bir hukuki durumla karşı karşıya kaldıklarını fark etmeleri zor olmadı. Çünkü Devletimizin kendisini korumak adına yapmaya çalıştığı bu zorlu mücadeleyi kendi adi çıkarlarına alet eden bu insanlar;
Ürettikleri yalan,
iftira,
Hakaret,
Adil yargılamayı etkileme
gibi çok sayıda fiillerinin hesabı  hiç sorulmayacak diye düşünmüşlerdi.
Durum, Kurtuluş Savaşı verdiğimiz dönemde yiğit Anadolu evlatlarının seferberliğe katılıp cephede savaşırken, kuytu köşelerde saklanıp geride kalanların malına, ırzına tecavüze yeltenen çapulcuların durumuna ne de çok benziyordu.
Zira bu süreçlerin şahsıma ve aileme verdiği manevi zararın, 9 şehirde 100 çalışanı olan şirketimizin yok olması nedeniyle uğradığımız maddi zararın tarifi ve telafisi imkânsızdı. Beraatın kesinleşmesiyle birlikte bu iftiracılara maddi, manevi tazminat ve ceza davalarının açılması kaçınılmazdı. Yaşatılan manevi zararın tarifi imkânsız olmakla birlikte, uğratılan maddi zarara örnek olması açısından çok kısa bir bilgi zikretmek isterim. Ortağı olduğum denetim şirketi, 100’e yakın çalışanı, 9 ayrı ilde örgütlenmesi ile Deloitte, Price Waterhouse, KPMC ve Mazars gibi yabancı orjinli denetim şirketleri ile piyasada rekabet edebilen tek yerli ve milli denetim firmasıydı.
Tüm bu süreçte, kişisel olarak yaşadıklarımızı rehabilite etmeye çalışırken, devletimizin kendini koruma refleksini istismar eden ve yaptıklarının hesabını vermekten korkan bu insanların yeni saldırılarına maruz kalmaya devam ediyoruz.
Soruyorum size;
Yalan, iftira ve her türlü kirliliği, kimi zaman şantaj kimi zaman kripto kimliklerini gizlemek için kullanan bu habis ruhlu insanlara her türlü mağduriyeti tatmış birisi olarak ben ne yapmalıyım?
Örneğin Türkiye Gazetesindeki 11 Ocak 2019 tarihli köşesinde ve aynı tarihteki ‘medya kritik’ adlı televizyon programında Cem Küçük’ün, şahsımla ve şirketimizle ilgili akıl ve iz’an dışı, tamamı yalan ve yanlış bilgilere dayanan, soruşturma savcısının dahi iddianameye koymaya değer görmediği hususları, bahse konu kişiler tarafından kendisine verildiği haliyle, sanki gerçekmiş gibi dakikalarca ekranda söylemesi karşısında ne yapmalıyım?
(Öyle akla ziyan şeyler ki, ancak paranoid kişilik bozukluğu olan bir beyinden çıkabilecek bu yalanlar: herkesi haraca bağladığım, milletin bağını bahçesini elinden aldığım, 2 milyar TL den fazla gayrimenkulümün olduğu (programda adı geçen  Masak Raporunun 37. Sayfasında toplam değer artış kazançlarına ilişkin harç matrahı 210 bin, harç tutarı da 9.056,60 TL yani yazıyla bildiğimiz dokuz bin elli altı TL iken; programında 9.056,60 TL rakamını önce 9.056.600 TL olarak sunup, %4 ler civarında olan tapu harç oranının  binde 4 olduğunu iddia ederek şahsımın 2 milyar civarında mal varlığı olduğu sonucunu çıkarabilen şizofrenik ruh haliyle şimdiye kadar hiç kimse karşılaşmamıştır)devlet tahvilim, dövizim olduğu, insanları tehdit ettiğim, örgütün malını kendi üzerime geçirdiğim, FETÖ’nün kasalarından birisi olduğum, ABD’ye hiç gitmişliğim yokken Pensilvanya’ya defalarca gidecek kadar önemli bir kişi olduğum vs…)
Kısa yoldan tapu dairesinden alınacak tek satırlık yazıyla bile gerçeği öğrenmek mümkünken veya Konya’daki iş adamlarından 3 bine yakın kişinin Kom tarafından ifadesi alınmış olması karşısında ne himmet toplantılarına şahsımın katıldığını ne de birisini himmet vermeye teşvik ettiğimi söyleyen bir kişi dahi bulunmadığı sabit ve devletin arşivinde kayıtlı iken ne yapmalıyım?
Zerre miktarda doğruluk ve gerçeklik içermeyen yalan ve iftiralarla şahsımın suçlanması karşısında ilk aşamada iletişimi engellemek için yargıya başvurabilirdim. Nitekim onu yaparak iletişimin engellenmesi talebi ile yargıya başvurdum. Mahkeme daha önce hakkımdaki tüm suçlamalardan beraat etmiş olmamı da dikkate alarak erişimin engellenmesi kararı verdi. Mahkemenin bu kararına rağmen bu şahıs 23 Ocak 2019 tarihli yine ‘medya kritik’ programında aynı iftiralarına devam ettiği gibi iletişimin engellenmesi kararını veren yargı mensuplarını da tehdit etmeye devam etmiştir. Maalesef bu tür durumlarda iletişimin engellenmesi kararı hemen alınamadığı için söz konusu içerik, organize edenler tarafından kontrol edilemeyecek noktalara servis edilmek suretiyle bilgi kirliliği ve algı operasyonuamacına fazlasıyla ulaşmış olmaktadır.
Gerçekten ne yapmam gerektiğini bilemiyorum.
Düşünebiliyor musunuz çirkin iftiralara maruz kalmış, korkunç maddi ve manevi acılar yaşamışsınız ve uzun bir yargılamadan sonra tüm yalan ve iftiraları etkisiz kılacak bir beraat kararı verilmiş ama imtihan peşinizi bırakmıyor. Tek tesellim az sayıda da olsa bu zor zamanda söz söyleyebilecek ve hakkı teslim edecek insanlar olması.
Size yüreğimi açtım. Gerçekleri tüm çıplaklığı ve belgeleri ile ortaya koydum. Nefs-i müdafaamı arz ettim.
Siz benim yerimde olsanız ne yaparsınız?  
Cevabınız benim için hayati önemdedir.
Selam ve saygılarımı sunarım.
Ali EGEMEN
Yeminli Mali Müşavir

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ALİ EGEMEN CV